Nobel Barış ödülünü alan ilk Afrikalı kadın olarak tarihe geçen Wangari Maathai, 1940 Kenya doğumludur. Dünya üzerindeki önemli çevreci, yeşil aktivistlerinden biri olan Maathai, burs alarak gittiği ABD’de üniversiteyi bitirdikten sonra Nairobi üniversitesine dönerek çalışmaya başladı. Ardından 2003-2005 yılları arasında Kenya Çevre Bakanı olrak görev yapar. 2004 yılında Nobel Barış Ödülünü alan Maathai’nin yazmış olduğu 11 adet kitabının arasından en çok dikkat çeken eseri 2002 yılında yayımlanan “Umudun Gökkubbesi: Afrika, Kadın vr Çevre için Mücadeleyle Geçen Hayatım” adlı eseridir.
Maathai tarafından 70’li yıllarda Afrika’da kurulan “Yeşil Kuşak Hareketi” önemli bir kadın ve çevre hareketidir. Bu oluşumun ardından 90’lı yıllarda “Kenya Yeşil Partisi”ni kurarak meclise girmiş ve döneminin zorlu şartlarına rağmen mücadelenin her alanında ön saflarda yer almıştır. Akademi, sivil toplum ve siyaset ayağında aktif bir şekilde rol alırken aynı zamanda doğadan hiçbir zaman kopmamış olağanüstü bir kadındır.
1959 yılında “Kennedy Hava Köprüsü” adı verilen ve Afrika’dan 300 öğrencinin burslu olarak Amerika’da okutulması için düzenlenen bir burs programı sayesinde Amerika’ya gitme şansını yakalayan Maathai, “Eğer böyle bir şey olmasaydı ben bügün köyümde evlenmiş, bol çocuklu bir hayat sürüyor olurdum…” demiştir bir röportajında. Yeşil mücadelenin simge isimlerinden biri olan, aynı zamanda kadın hakları, insan hakları ve yoksulluk alanlarında başarılı çalışmalara imza atan Maathai’nin mücadelesini, gelin kendi cümlelerinden dinleyelim:
“Karşı karşıya olduğumuz sorunlarla sürekli bir şekilde bombardıman altında olduğumuz için kendimizi tamamen bunalmış hissettiğimizde, sinek kuşunun hikayesini hatırlarım. Dev bir ormanda büyük bir yangın çıkmış. Ormandaki bütün hayvanlar kaçışmışlar ve ormanın yanmasını üzüntü içinde seyretmeye başlamışlar. Kendilerini son derece tükenmiş, çaresiz ve güçsüz hissediyorlarmış. Küçücük bir sinek kuşu hariç. Sinek kuşu, ‘bu yangını söndürmek için bir şeyler yapmalıyım’ demiş ve en yakındaki dereye gidip gagasına bir damla su almış, sonra ormana kadar uçup yangının üzerine bırakmış. Olabildiğince hızlı bir şekilde bir aşağı, bir yukarı uçup, damlaları yangının üzerine bırakıyormuş. O sırada bütün diğer hayvanlar çaresiz bir şekilde yangını seyrediyorlarmış. Aralarında kocaman hortumlarıyla çok daha fazla su taşıyabiliecek filler bile varmış. Sinek kuşuna sormuşlar: ‘Ne yapabileceğini sanıyorsun ki? Sen küçük bir kuşsun, bu yangın ise dev gibi. Seni kanatların küçücük, gagan minicik. Her seferinde ancak bir damla su taşıyabilirsin.” Onlar cesaretini kıracak sözler söylemeye devam ederken, sinek kuşu hiç vakit kaybetmeden uçmaya, yangını söndürmek için gagasıyla su taşımaya devam etmiş. O arada da dönüp diğer hayvanlara cevap vermiş: ‘Yapabileceğimin en iyisini yapıyorum.’ Bence hepimizin yapması gereken de işte bu. Her zaman o sinek kuşu gibi olmalıyız. Çok önemsiz bir insan olabilirim, ama hiçbir zaman gezegen tükenirken durup seyreden o hayvanlar gibi olmak istemiyorum. Ben sinek kuşu olacağım, elimden gelenin en iyisini yapacağım.”